Aşk kavuşuncaya kadar süren tatlı bir hasret. Aşk, sahip oluncaya dek devam eden bir sır. Sırrı çözdüğünüz an tılsımı yok oluyor. Sahip olduğunuz an, aşkı kaybediyorsunuz. Ne çetin bir çelişki bu Ya Rabbim. Nasıl bir heyecan, aynı zamanda büyük hayal kırıklığına neden oluyor. O büyük tutku, aşk, istek nasıl da ölüyor. İstemek güzel. Sahip olmak […]
Aşk kavuşuncaya kadar süren tatlı bir hasret. Aşk, sahip oluncaya dek devam eden bir sır. Sırrı çözdüğünüz an tılsımı yok oluyor. Sahip olduğunuz an, aşkı kaybediyorsunuz. Ne çetin bir çelişki bu Ya Rabbim. Nasıl bir heyecan, aynı zamanda büyük hayal kırıklığına neden oluyor. O büyük tutku, aşk, istek nasıl da ölüyor. İstemek güzel. Sahip olmak değil…Aşk, kavuşunca bitiyor arkadaş…
Bilimsel yönden aşk bakın bizi ne hale sokuyor. Aşk, sandığımız kadar basit bir duygu değil, tam tersi oldukça komplike bir durum ve çözmek de çok ama çok zor…Aşık olanlarda oksitosin ve vazopressin maddeleri fazla salgılanıyor ve bu da karşıdaki kişiye olan bağlılığı artırıyor. Tek eşli kadın ya da erkeklerde daha çok oksitoksin salgılanıyor.Aşıkken depomin ve norepinefrin artıyor. Depomin motivasyon artışına, mutluluk, heyecan, uykusuzluk, kalp çarpıntısı ve nefes darlığına neden oluyor. Norepinefrin de heyecan ve enerji düzeyini artırırken, uyku ve iştahı kaçırıyor.Aşk, insan beyninde muhakeme ve yargılama yapan bölümleri de etkisiz hale getiriyor. Aşık olan kişiler, sevdiklerine karşı muhakeme yeteneğini kaybediyor.“Aşıkken tamamen kör oluyor” ve aşık olunan kişinin olumsuzlukları beynin bu bölgelerinin çalışmaması nedeniyle görülemiyor…Beynin ‘zihin teorisi’ olarak adlandırılan ve başkalarıyla farklılıklarını ortaya koyan mekanizması da aşık olunca devreden çıkıyor. Bu nedenle kişiler aşık olduklarıyla aralarında bir ayrım yapmıyor ve onu kendisi gibi görüyor.Araştırma, aşkın, insanları nasıl saplantılı hale getirdiğini de açık şekilde ortaya koyuyor.İnsanların beynindeki kimyasallardan serotonin seviyesi aşık olanlar da, saplantılı (obsesif kompülsif bozukluğu) kişilerinkiyle aynı seviyede bulunuyor. Aşk bir yandan kişiye huzur ve güven verirken, diğer yandan ayaklarını yerden kesiyor. Beyindeki ‘medial insula’ bölümü aşkla aktive oluyor. Agresif davranışlarla ilgili bu bölüm aşık kişilerde çalışıyor ve anlaşmazlıkların üstesinden gelmeye yarıyor. Aşk, duygulanım, dikkat, motivasyon ve hafıza ile ilgili beyin alanlarını aktif hale getiriyor. Bu yapıların aktifleşmesi, stresin azalmasına neden oluyor. Sinir hücreleri arasında hedeflere uygun bağlantıları etkileyen uyarı maddelerinden sinir büyüme faktörü de (NGF) aşkın süresini biçiyor.Ellerin terlemesine ve heyecanın yükselmesine de neden olan NGF değeri tutkulu aşkın ilk zamanlarında yükseliyor.Araştırmada insanın doğası itibarıyla bu tutkuyu sürdüremediği ortaya çıkıyor ve arzunun şiddetiyle doğru orantılı artan NGF değeri en fazla 3 yıl sonra azalıyor. Uzmanlar, “Aşk bir hastalık ama tedavi etmeye gerek yok. Hayatınız boyu devam etmesini istediğiniz bir hastalık. Arzu edilen bir felaket” dedi. Kadınların, aşkta erkeklere göre daha itinalı ve çok daha verici olduğunu belirten Bilim adamları, erkeklerin ‘karşılıksız alma ve sürekli tüketme’ derdinde olduğunu savundu. Kadınların psikolojik açıdan erkeklere oranla çok güçlü olduğunu ifade eden uzmanlar, kadınların aşkının daha uzun sürdüğünü, ancak vazgeçtikten sonra da daha kolay unuttuklarını söyledi.Umut kimileri için anlamlı bir kelime,kimisi içinse yıllar önce anlamını yitirmiş değersiz bir kelimedir.Hani hep derler ya insan umudu olmadan yaşayamaz diye aslında çok doğru.Bir insan yarına umutla bakmaktan vazgeçmişse eğer,kendinden yaşamaktan geleceğinden de vazgeçmiş demektir.Kendini en çaresiz hissetiğin bir anda uzaklardan yansıyan bir mum ışığı yolumuzu aydınlatır umut. O küçücük yansımadan güç alarak daha bir sıkı,dört elle sarılırsız hayata.Sanki önümüze bir duvar çıkmış da ona çarparak kendinize geldiğinizi hissedersiniz.Grileşmiş olan hayat bir anda toz pembe olabilir.Herşey daha bir güzel görünür gözünüze.Klasikleşmiş bir söz vardır ya hayatınızda yeni bir sayfa açarsınız.Ancak bu sefer bu temiz sayfayı karamsarlıkla,çaresizlikle değilde mutlulukla,saygıyla,aşkla…Önemli olan sadece inanmak.denemek,başarmak.O yansımaya doğru yürümek yürümek ve sadece YÜRÜMEK.
Ve Ben Aşkımı elimden kaybettim mum ışığının yansımasından bakıyorum artık ona.sadece BAKABİLİYORUM siz yürüyün hayata inat tutun bütün renkleri onunla beraber aynı karede kalın AŞKLA..! –