BAŞKAN VARMA “VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!”

BAŞKAN VARMA “VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!”

  Türk Eğitim-Sen Tekirdağ Şube Başkanı Kamuran Varma “Öğrenci Andı” konusunda yazılı bir basın açıklaması yaptı. Varma,  yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti: “Danıştay 8. Dairesi’ne yaptığımız itiraz hukuki anlamda kabul görmüş, andımızın kaldırılması kararı iptal edilmiştir. Öğrenci Andı, 2013’te uygulanan ve büyük felaketlere yol açan “Çözüm Sürecinde” kaldırılmıştır. Bu süreçte toplumun yapı taşları temelden sarsılmış, […]

 

Türk Eğitim-Sen Tekirdağ Şube Başkanı Kamuran Varma “Öğrenci Andı” konusunda yazılı bir basın açıklaması yaptı.

Varma,  yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti: “Danıştay 8. Dairesi’ne yaptığımız itiraz hukuki anlamda kabul görmüş, andımızın kaldırılması kararı iptal edilmiştir. Öğrenci Andı, 2013’te uygulanan ve büyük felaketlere yol açan “Çözüm Sürecinde” kaldırılmıştır. Bu süreçte toplumun yapı taşları temelden sarsılmış, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürülmüştür. Geçmişte yapılan bu hatanın izlerinden birini Danıştay, ortadan kaldırmıştır. Ülkemiz ve milletimiz adına sevindirici bu karara Eğitim Bir-Sendikasının ve bazı grupların tepki gösterdiğine ve hazmedemediğine tanık oluyoruz. Ortaya çıkan bu tablodan, Eğitim Bir-Sendikasının “Çözüm Sürecine” hasret olduğunu mu anlamalıyız? Devletimizin FETÖ ve PKK gibi terör örgütleriyle topyekun mücadeleye girdiği bu dönemde Eğitim Bir-Sendikası ‘Çözüm Sürecinin’ özlemini mi çekmektedir?    Eğitim Bir-Sendikası, bu kararın idareyi hiçe saydığını savunarak demokrasimizin 3 sacayağından biri olan yargıyı önemsemediklerini itiraf ettiler. “Alimin fikri neyse zikri de odur” sözüne sığınarak; görmezden geldikleri, kararlarını tanımadıkları, defalarca çiğnedikleri yargıyı yok saymalarına, açıkçası şaşırmadık. Bu güne kadar yaptıkları ve içinde bulundukları durumda bir atasözümüzü hatırlatıyor. Hani deveye sormuşlar neren eğri diye? Onun cevabı da Nerem doğru olmuş. Bunların neresi doğru ki? Masalarda memurun haklarını savunmazlar, hak, hukuk dediğimizde sessiz kalırlar ve milli bir ant söz konusu olunca terör kalıntılarıyla aynı çizgide itiraz ederler. Beyler sizin nereniz doğru ki??? İddia edildiği gibi Danıştay hukuki denetiminin dışına çıkmamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğrenci Andı” başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran düzenlemeyi anayasanın ilgili maddesini gerekçe göstererek iptal etti. Bu haliyle Danıştay görev dışına çıkmamıştır. İddia edildiği gibi “Öğrenci Andı” demokratik bir Türkiye için kesinlikle engel değildir. Gerçekte demokratik bir Türkiye’yi hayal ediyorlar ise gerçekleştirdikleri haksızlıkları, hukuksuzlukları terk etmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz. Yönetici atamalarına müdahale edip kendi sendikalarına mensup kişileri haksız bir şekilde yönetici koltuğuna oturtmak demokrasi ise bu konuda ileri demokrasi anlayışa sahip olduklarına inanıyoruz. Alınan bu kararla bazı çevrelerin Öğrenci Andı’nı ırkçı olarak itham eden söylemleri çöp değeri taşır. Vatanına sevdalı, milli birlik ve beraberliği, huzuru her şeyden önde tutan insanların kendi ülkesine zarar verecek faaliyetler içinde yer alması mümkün değildir. Bu nedenle çocuklarımızı milli bilinci yüksek bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Öğrenci Andı da bu amaca hizmet eden en önemli unsurlardan birisidir. Karara itiraz edenler; evlatlarımızın vatan, millet, devlet sevgisi ve bağlılığıyla şuurlanmasını gizli emellerini gerçekleştirme arzusunun önünde bir engel olarak mı görmekteler?

Türklük, doğruluk, çalışkanlık, küçüklerini korumak, büyüklerini saymak, yurdunu ve milletini özünden çok sevmek Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan her vatandaşın kabul edebileceği değerlerdir. Bu değerler, bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak olan değerlerdir. Milli olmadan evrensel olunamayacağını malum sendikanın anlaması daha ne kadar sürecektir?

Bugüne kadar kamu çalışanlarının hiçbir derdiyle dertlenmeyen, memur adına hiçbir kazanım elde edemeyen, mali açıdan memurun belini büken malum sendika; kamu çalışanlarının hakları için kaç defa sokağa çıkmıştır? Danıştay kararı sonrası 81 ilde yapılan açıklamayı dahi sokağa inme cesareti göstermeden, kapalı kapılar ardında yapmışlardır. Bu itiraz, Türk Milleti tarafından elbet ciddiye alınmayacaktır.

Anayasanın 66. maddesine göre, ” Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. ”  Uygulamalarında hukuka, kul hakkına riayet etmeyen malum sendikanın Türklük, doğruluk, liyakat… gibi milli değerlerimize sahip olmadığı herkesin malumudur.

Türklüğümüzü haykırmayı, ırkçılıkla yaftalama azmi içerisinde olan Eğitim Bir-Sendikasına Peygamber Efendimizin şu hadisini hatırlatmak isteriz: ” Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz.” Kaldı ki bu millet hiçbir zaman ırkçı bir refleks göstermemiştir. İslamiyet’le şereflendiğinden beri İslamiyet’in sancaktarlığını üstlenerek bu uğurda kanını, gözyaşını, alın terini feda etmekten zerrece kaçınmamıştır.

Kendilerini takva sahibi Müslüman, ötekilerini ise gayri sahih gören malum sendikanın yöneticilerine ” Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât 13) ayetini anlamalarını ve özümsemelerini tavsiye ediyoruz.

Seyyid Abdulhakim Arvasi, yani Peygamber Efendimizin kutlu soyundan gelmiş bir isim bakın ne diyor :” Ben bir Seyyid’im. Yani bu demektir ki Türk değilim. Ama yeryüzünde bütün Türkler silinse üç Türk kalsa biri ben olurdum. İki Türk kalsa yine biri ben olurdum. Son Türk kalsa da o yine ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa bugünkü manada İslamiyet olmazdı.”

Biz Sultan Alparslan’a da Selahattin Eyyubi’ye de aşığız; biz Ziya Gökalp’e de Mehmet Akif Ersoy’a da aşığız. Oğuz Kağan’dan günümüze bu milletin derdiyle dertlenen, sevinciyle sevinen, nerde bir mazlum var ise onun sıkıntısını çözmek için terleyen herkesi bir değerimiz biliriz.

Türküz… diye ant içtiğimiz vakit bizim için Pakistan’daki kardeşlerimizin derdi de Bosna’daki kardeşlerimizin derdi de bizim derdimizdir. Aliya İzzetbegoviç’in Türklere yazdığı mektuptaki şu ifadelerin, Türklüğünden utanan ve Türküm diyene farklı gözlerle bakanların gönüllerindeki haseti gidermesini arzu ediyoruz: “Bosna’da üç halk yaşıyordu: Müslümanlar, Sırplar, Hırvatlar. Aslında onlar bizi Müslüman diye ayırmıyorlardı, bize Türk diyorlardı…. Boşnak kime deniliyor? Sırplara ve onları himaye eden Avrupalılara sorarsanız, Avrupa’ya İslam’i yaymaya çalışan Türklere deniyor…”

Bosna’nın uzak bir köyüne  yardım erzakı götüren Türk askerine kapıyı açan yaşlı bir teyzenin:” Oğlum Türk müsünüz? Sizin bir gün geleceğinizi biliyordum.” dediği Türk’üz. İhtiyaç sahiplerine yardım götürecek gücü kendimizde bulmak için Türküz… diye haykıracağız” şeklinde açıklama yaptı.

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?