HORLAMA, CİDDİ PROBLEMLERİN HABERCİSİDİR Horlama hakkında yeterince bilgi sahibi miyiz? Neden horlarız? Horlamak sağlık durumumuzu olumsuz etkileyen bir durum mudur ya da bir hastalık belirtisi olabilir mi? Özel Çorlu Vatan Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op.Dr.Nizamettin AYDIN, horlamanın çözümsüz olmadığını söyleyerek mutlaka bir uzmana gidilerek kontrolden geçilmesi gerektiğini, çünkü ciddi problemlerin habercisi olabileceğini belirtti. […]
HORLAMA, CİDDİ PROBLEMLERİN HABERCİSİDİR
Horlama hakkında yeterince bilgi sahibi miyiz? Neden horlarız? Horlamak sağlık durumumuzu olumsuz etkileyen bir durum mudur ya da bir hastalık belirtisi olabilir mi?
Özel Çorlu Vatan Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op.Dr.Nizamettin AYDIN, horlamanın çözümsüz olmadığını söyleyerek mutlaka bir uzmana gidilerek kontrolden geçilmesi gerektiğini, çünkü ciddi problemlerin habercisi olabileceğini belirtti.
Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkan gürültü biçiminde ki sese horlama denir. 35 yaşını aşmış erkeklerin % 30-40’ı yatış pozisyonuna bağlı olarak horlamaktadır. Yoğun bir günün ardından, alkol kullanılmasından sonra, sırtüstü yatarken horlamak genelde masum horlamalardır. Özellikle bu koşullarda horlarken, nefes kesilmesinin olmaması durumunda horlama, horlayandan çok yanında yatanlar (dolayısıyla uyumakta zorluk çekenler) için sorun teşkil etmektedir. Ancak hemen hemen her gün, yüksek şiddette ve uykuda nefes kesilmelerinin eşlik ettiği horlamalar, gerek hastanın yaşam süresini kısaltması gerekse beraberinde önemli hastalıklar için risk oluşturması nedeniyle tedavi edilmesi gereken önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır.
Gece uykuda horlarken nefesi kesilen ve yaşı 60 yaşın üstünde olanların hayati tehlike taşıdıkları ve birçok kalp ve solunum hastalıklarına yatkın oldukları bilinmektedir.
Horlama, uyku esnasında nefes alıp vermenin durması şeklinde tanımlanan uyku apnesinin ilk belirtisi sayılıyor. Uyku apnesi ya da tıkayıcı türde horlama hastalığında, şiddetli horlamalar ancak kişinin nefes alamadığı kısa sürelerde kesiliyor. On saniyeden uzun süren apne nöbetleri, saatte yedi defadan fazla olursa ciddi sağlık problemlerine yol açabiliyor. Solunumun tamamen durduğu bu durumlarda kandaki oksijen oranı düşüyor ve kalp, kanı daha çok pompalamak zorunda kalıyor. Bu da yüksek tansiyonun yanı sıra kalpte ritm bozukluklarına ve kalp yetmezliğine yol açıyor. Uyku apnesi olanların Alzheimer hastalığına daha çok yakalandıkları ileri sürülmektedir.
KİŞİSEL ÖNLEMLER ÇOK ÖNEMLİ
Horlamayı azaltmak için çoğu zaman bazı kişisel önlemler almak yeterli olabiliyor:
–Kilo, horlamayı arttıran faktörlerin başında geliyor. Çünkü kilo artışıyla birlikte yumuşak damak ve küçük dildeki üst solunum yolunu döşeyen mukozaların altındaki yağ oranı da artıyor. Bu da solunum yolunun daralmasına yol açıyor. Dolayısıyla fazla kilolardan kurtulmak çoğu zaman horlamayı da azaltabiliyor.
-Büyümüş bademcikler ve geniz eti
–Alkol, sakinleştirici ve uyku ilaçları kullanımı, kas kontrolünün kaybolmasına ve kaslarda gevşemeye ve burundaki etlerin genişlemesine yol açıyor. Bu yüzden özellikle akşamları alkol alımından kaçınmak gerekiyor.
-Gevşeyen kaslar sırtüstü yatınca dilin arkaya kaymasına engel olamadığı için, yatağın baş kısmının yukarıda olmasına ve yan yatmaya dikkat edilmesi gerekiyor.
–Uyku ilacı ve sakinleştirici ilaç kullanımının yanı sıra aşırı yorgunluktan kaçınmak da horlamayı azaltıcı etkenler arasında sayılıyor.
NE YAPMALIYIZ?
Öncellikle ideal kilomuz üstündeki kilolarımızdan kurtulmak iyi bir başlangıç olacaktır. Gece uyku öncesinde alkol alınımının azaltılması, en az 4 saatlik açlık ile yatağa gidilmesi ve uyumadan sakinleştirici ilaçların kullanılmaması ile birçok basit horlamanın önüne geçebiliriz. Özellikle gece uykuda burnumuzdan nefes alamıyorsak ve bu nedenle ağız açık uyumak zorunda kalıyorsak horlamamız kaçınılmaz olacaktır. Burnumuzun açık olması ve ağzın kapalı olması sağlıklı bir uyku için altın kuraldır. Bu basit önlemlerin alınmasına rağmen horlama ve uykuda nefes kesilmesi devam ediyorsa mutlak olarak tedavi edilmesi gerekmektedir.
Cerrahi tedavide ana prensip burun yolundaki tıkanıklığı ortadan kaldırmak ve gece uykuda solunum yolunu tıkayan küçük dil ve yumuşak damağın gerginleştirilmesinin sağlanmasıdır. Eğer burun orta bölümünde eğrilik varsa düzeltilmeli, polipler varsa alınmalıdır. Burun etleri hipertrofikse ve burundan nefes almayı engelliyorsa radyofrekansla küçülmeleri sağlanmalı, hipertrofik bademcikler ve geniz eti varsa alınmalıdır. Ağız içindeki bu dokularda gerginliğin sağlanması için günümüzde en geçerli, sonuçları en iyi olan teknik “radyofreakans” cerrahisi (somnoplasti)dir.
SOMNOPLASTİ NEDİR?
İstenilen bir bölgede doku hacmini azaltmak için radyofrekans dalgalarının ısıtma özelliğinden faydalanarak yapılır. Radyofrekans dalgaları yumuşak damak mukozası altına uygulanır. Daha sonra hücre ölümü oluşur. Ardından yumuşak damak hacmi azalır. 4-6 hafta içinde yumuşak damakta bir gerilme ve sertleşme meydana gelir. Bazı kimselerde 3 ay aralıklarla birkaç kez tekrarlanması gerekir ve dil kökünde küçülme sağlanmalıdır.
Çalışmaların sonucunda ulaşılan son nokta olan somnoplasti, son derece ağrısız, sızısız ve en önemlisi kansız bir şekilde hastayı sorunundan kurtarmakta. Ameliyattan bir saat sonra hasta yemeğini yiyebildiği gibi işinin başına dönebilmektedir. Ağrısız, sızısız ve kansız, yan etkisi olamayan bu tedavi yöntemi, hastanın en fazla iki saat sonra günlük hayatına dönmesini sağlar. Somnoplasti lokal anestezi altında, poliklinik şartlarda 15-20 dakikada gerçekleştirilir.
HORLAMA BANTLARI BİR ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
Bu bantlar tedavi etmez, kullanıldığı süre burun bantlarının açtığı ve nefes almayı kısmen düzelttiği iddia edilmektedir. Spor yapanlara daha iyi nefes almayı sağladığı da söylenmektedir. Bantlar tek kullanımlıktır. Horlamayı azaltmak için ardı ardına 6 gün boyunca kullanılması gerektiği iddia edilmektedir. Bu konuda yeterli sayıda denekte bilimsel deneylerin yapılmasından sonra kesin bir bilgi vermek mümkün olacaktır.