Sabahlar uykunun en tatlı yerinin bittiği zamandır. Kimi uyanmak istemez kimisi de daha erken kalkmak ister belki işinden dolayı belki de ibadetinden dolayı. Peki sabah uyandığımızda hayatta kaldığımız için, yeni bir güne sağlıklı bir şekilde başlayacağımız için neler söylüyoruz. Uyanıyoruz iki gözümüzde görüyor nefes almaya hala devam ediyoruz yataktan kalkmak için doğruluyor ve ayaklarımızın üzerine […]
Sabahlar uykunun en tatlı yerinin bittiği zamandır. Kimi uyanmak istemez kimisi de daha erken kalkmak
ister belki işinden dolayı belki de ibadetinden dolayı.
Peki sabah uyandığımızda hayatta kaldığımız için, yeni bir güne sağlıklı bir şekilde başlayacağımız için
neler söylüyoruz. Uyanıyoruz iki gözümüzde görüyor nefes almaya hala devam ediyoruz yataktan
kalkmak için doğruluyor ve ayaklarımızın üzerine basıyoruz. Yüzümüzü yıkadığımız iki elimiz var. Ve
aynanın karşısına geçiyoruz bakıyoruz kendimize…
Doğum günümüzde bir hediye geldiğinde yada teşekkür etmeyi unutmayız asla öyle degilmi? Peki
aldığımız nefesi bile geri veriyorsak bu hayatta bizim olan birşey varmı? Bahsetmiş olduklarım sadece her
gün yaşadığımız olaylar. Ya vücudumuzdaki bulunan ve uzunluğu Dünya'yı üç kez dolaştığı varsayılan
kılcal damarlarımız… Sürekli aynı görevi yapan dilimiz, akcigerlerimiz, böbreklerimiz vb. Diğer tüm
organlarımızın ne demeli…
Her bir varlığın hatta bu bedenin bile emanet olduğu şu hayatta emanete sahip çıkalım ve iyi davranalım.
Bir gözümüzü, kolumuzu kaybetsek bunun acısı ve psikolojisi bize ne hale getirir bir düşünün ve
Yaradana bir kez daha şükür etmeyi unutmayalım…